26 Şubat 2010 Cuma

Yemen çöllerinde Bir şenpazar Kardeleni

























Tarih yaklaşık olarak 1900’lü yılların başıdır. Birinci Dünya Savaşı henüz başlamamıştır.

Şenpazar, Âşıklı köyü Orta Mahallesinde bulunan 13 haneden birinde İbrahim adlı bir delikanlı yaşar.

İbrahim güçlüdür, kuvvetlidir.

Eli sanata dili türküye yatkındır İbrahim’in

İbrahim şimşir ağacından kaşık yapar.

Sesi de çok güzeldir. Kaşık yaparken yanık sesiyle söylediği neşeli türkülerine keserinin vuruşlarıyla ritim tutar.

Gün gelir askere alınır. Osmanlı toprağı geniştir. Şenpazar’ın bir köyündeki delikanlıya gideceği yer söylenir O yerin adı Yemen’dir.

İbrahim hayatı boyunca ne o adı duymuştur ne de yerini bilir.

Görevdir gidilecektir.

Kış aylarının son günlerinde köyünden ayrılırken, bahçesinde bir kardelen bulur.

O güzelim boynu bükük beyaz çiçekli kardeleni alır çıkınına koyar.

Önce yürüyerek Cide, sonra gemiyle İstanbul daha sonra Hicaz Şimendiferi ile Maan’a

Sonra çöl yolculuğu başlar. Osmanlı askerleri, Tehame çölünü 3 günde geçer. (“Yemen Savası Komutanlarından Ahmet İzzet Paşanın hatıraları”)

İbrahim çölü ilk kez görmüştür. Çölden sonra dağlar başlar. Mikroplu sular salgın hastalıklar yüzünden binlerce Mehmetçik dağ yamaçlarına isimsiz bir toprak kabartısı olarak kalacaktır.

İbrahim, Yemen’de yedi yıl askerlik yapar.

Oradaki Yemenlilere kar’ı, ormanları, çok sevdiği valla kanyonunu anlatır.

Çıkınında sakladığı kurutulmuş kardeleni anlatır.

Kuşağında her zaman taşıdığı tahta kaşığın nasıl yapıldığını anlatır.

Ve bir gün askerlik biter İbrahim köyüne döner.

Bu sefer de köyündekilere Yemeni, çölleri, Arapları anlatır.

Evlenir, beş erkek evladı olur. Yine köyünde türkü söyleyip kaşık yaparken seferberlik gereği askere tekrar alınır.

Yine yemen elleri gözükür.

Bu sefer savaş vardır.

Söylediği türkülerde artık eskisi gibi neşeli değildir.

Yemen dipsiz bir kuyu olur Mehmetçik için. Anadolu'dan oraya giden gelmez. Bir kısmi yollarda, bir kısmı çöllerde, vadilerde, bir kısmı da isyan eden yerli halkla savaşarak şehit olur. Fakat bilânço korkunçtur. Yemen bazılarına göre 300 bin, bazılarına göre 1 milyona yakin Mehmetçiği içine alıp şehit etmiştir.

Türküler söyler İbrahim.


Havada bulut yok, bu ne dumandır?
Mahlede ölüm yok, bu ne figandır?
Şu Yemen illeri ne de yamandır?


"Mızıka çalındı düğün mü sandın,
Al beyaz bayrağı gelin mi sandın,
Yemen'e gideni gelir mi sandın?"


Yemene gidip dönen pek az olmasına rağmen savaşın sonunda İbrahim döner köyüne.

Cide’den yürüyerek geldiği Harman gerişin tepesinden evini köyünü seçmeye çalışır. Beş evladı hanımı burnunda tütmektedir.

Hasretle çaldığı kapı açılmaz.

Evinde kimseler yoktur.

Yedi yılın sonunda ilk kez geldiği köyünde komşuları onu önceleri tanımazlar. Sonra köyün alt tarafında eski yıkılmaya yüz tutmuş bir samanlığı gösterirler.

İbrahim Yemen çöllerinde savaşırken ailesi de açlık kıtlık yüzünden tüm arazisini elinden çıkarmış ve bu samanlığa sığınmışlardır.

Çocuklar desen bir deri bir kemik açlıkla mücadele etmektedir.

İbrahim Samanlıkta kalan ailesini kurtarmak için uğraşır didinir bir yol bulamaz.

Elinden tek gelen şey kaşık yapmaktır.

İnanılmaz bir karar verir.

Askerden getirdiği çuvalının içine alet ve edevatını doldurur.

En güzel şimşir ağaçlarının bulunduğu ama kimsenin gitmeye cesaret edemediği Valla Kanyonuna gidecektir.

Sadece kanyonun girişi yürüyerek bir günlük yoldur.

Dağlar arasından akan Devrekâni Çayı kendine bir yol bulmuş yarmıştır koca vadiyi. Kenarından yürümek bile cesaret ister.

İbrahim kimi yere bir ağaç devirip köprü yapar kendine.

Kimi zaman küçücük bir yarıktan sürünerek geçer.

Bir düşenin parçasının bile bulunamayacağı derin uçurumlardan, azgın derelerden geçer korkusuzca.

Bir mağara önünde durur. Artık burası onun yeni evidir.

Yalnızlıklar kalesidir.

Tam üç ay geceli gündüzlü bu mağarada yaşar. Kurtlar, ayılar tek arkadaşı olur.

Çam ağaçlarının çırasından yaptığı meşalenin ışığında kaşık yapar hem de hiç durmadan. Gece gündüz fark etmez çoğu zaman oturduğu yerde elinde keser uyuyakalır.

Yatağı kayalar döşeği otlar olur. Suyu dereden içer. Yemeği bulabildiği meyvelerdir. Ekmeği ise getirdiği bir parça undur.

Üç ayın sonunda çuval çuval kaşık taşır köye.

Bu harika kaşıklar hem iyi para eder. Hem çabuk satılır.

Arazisini evini geri alır.

Çocuklarını yetiştirir büyütür.

Aradan yıllar geçer.

Ve bir kış vefat eder.

Ailesine, kendine hayat veren kanyonu o çok sevdiği kanyonu uzaktan bile olsa gören bir yamaca gömerler.

Kış sonunda birkaç kardelen biter o yamaçta.

Bir tanesi mezarın üstündedir.

Boynu bükük ama saflığın temizliğin simgesi olan beyaz çiçeğiyle salınır durur esen yelde.

İbrahim’in türküsünü söyler belki



Ah o Yemen'dir, gülü çemendir,
Giden gelmiyor, acep nedendir?




--
Cebrail KELEŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder