5 Kasım 2010 Cuma

Derelitekke’de kebap finalli bayram




























Kastamonu-Şenpazar yolu üzerinde bir köy var. Adı Derelitekke. Nüfusu yaklaşık 120 kişi. …



Cebrail Keleş / Kastamonu Postası / İstanbul’a göç edenleri de eklersek bu sayı 900`e kadar çıkıyormuş. Azdavay’a 50, Kastamonu’ya 80 km. uzaklıkta olan köyümüzün geçim kaynağı ormancılık, az miktarda da hayvancılık yapılıyor.

Köyün bir ilginçliği, 29 Ekim’lerde hem Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, hem de kuyu kebap sezonunun finalini yapıyor olması...
Köyde şöyle bir tur atınca görüyorum ki,
Derelitekke’de lojmanıyla, kocaman binasıyla tam tekmil bir okul var. Olmayan tek şey ise öğrenciler. Şimdilik toplam 11 öğrenci var. Çeşitli sınıflarda olan minikler aynı sınıf içinde eğitim alıyorlar. Artık unutulan tek sınıflı köy okullarında olduğu gibi yani... Çocuklar anlatıyor. Öğretmen 5.sınıftakilere ödev veriyor, onlar yapıncaya kadar diğerleriyle ilgileniyormuş. Onların ödevi bitince de alt sınıflar ders çalışırken üst sınıflara ders anlatıyormuş. Cumhuriyet Bayramı törenini yapmışlar, Küçük Şefika günün anlam ve önemine uygun olarak “Bugün” şiirini okumuş.
Hiç durmadan yağan yağmura bakarak “Gök delindi” sanki diyorum. Yağmur bir türlü mola vermedi. Derelitekke köyünün meydanında çamurlar içinde tepemizden yağan yağmura aldırmadan bekliyoruz. Meydanın bir köşesinde kesilen koyunlar çengellere asılmış, kuyuya girecekleri zamanı bekliyorlar. Ortada iki köçek, bir davulcu, bir kemani var. Davul vuruyor, kemençe çalıyor, köçekler ortada dönüyorlar.
Sezonun son kebabı için Muhtar Emin bir gün önceden yakmış kuyuyu. Ama değil ısınmak, yağan yağmurdan kuyunun kenarı bile kurumaya fırsat bulamamış. Muhtar bir yandan kuyuya odun sallarken bir yandan da, “300 kilo odun yaktım bana mısın demedi bir türlü ısınmadı iki gündür bu kuyu” diye hayıflanıyor.
Derelitekke Köyü Kalkındırma Derneği Başkanı Abidin Çağlı ve Kooperatif Başkanı Ramiz Bey’le yağmur altında laflıyoruz.
“Kastamonu’nun en güzel kebabı burada yapılır” diyorlar. “Bizde kuyunun dibine su konmaz. Doğrudan taşta pişer, lezzeti bu yüzdendir” diye ekliyorlar.
“Yüzlerce yıldır bu gelenek bu lezzet devam etmiştir. Atalarımızın zamanında sahilden kalkan kervanlar, yukarıda Kervansaray köyünde bir gece konaklayıp sabah yola çıkarlarmış.
Tekke köyünde sadece yemek molası verip Samancılara kadar yollarına devam ederlermiş. İşte o günden bu güne kuyu kebap devam edip gelmiş.”

Yağmur altında köy konağında başlayan sohbetimize yöresel kıyafetli Habibe Hanım da katılıyor. Fırın, samanlık ve eski ev önünde yağmur altında birkaç hatıra fotoğrafı çekiyoruz. Havanın soğukluğu yetmiyormuş gibi bir de yağmur hiç durmadan yağıyor. Üşüyor ve köy kahvesine giriyoruz, amacımız sıcak bir çay içmek.
İçerisi dolu, sobanın üstünde fokur fokur kaynayan ibriklerin üstünden kahveciye sesleniyoruz: “Acele çay, sıcak olsun.”
Çayları yudumlarken, içeri köçekler ve çalgıcılar geliyor.
Köy Kalkındırma Başkanı Abidin Bey, “Çalın” diyor.
Kemani önce inceden bir akord çekiyor. Sonra oynak bir hava çalıyor. Masada oturan köçekler sesi duyar duymaz hemen ortaya fırlıyorlar.
Dışarı soğuk ve yağmurlu zaten çıkmak isteyen de yok. Biz de bu müziği, oyunu bırakıp gidemiyoruz. Olduğumuz yerde çakılıp seyre dalıyoruz.
İçerde öyle bir manzara bir cümbüş var ki seyre değer. Dar alanda ince figürlerle dönen köçekler, davulu bateri gibi kullanan Cide Soğuksulu davulcu, büyük bir iştahla zurnayı üfleyen sanatkâr.
“Bir daha kolay kolay böyle bir olaya denk gelemem” diye düşünüp, bol bol fotoğraflamaya çalışıyorum. Köçekler ortada dönerken ben de onların etrafında dönüyorum.
Kahve içinde dönen köçeklere zaman zaman bahşiş atılıyor. Onlarsa akrobatik hareketlerle bu paraları yerden alıp alınlarına koyuyorlar.
Müzik kesilince elimizde olmadan alkışlıyoruz. Bize kahvedekiler de ayak uydurunca bir alkış kıyamet yükseliyor.
Bu gün Şenpazar yolunda ama Azdavay’a bağlı bir Köyde, Derelitekke’de, yağmurlu bir sonbahar gününde, son kuyu kebabını yedik.
Güneş hiç gözükmeyince, sonbahar da renklerini kıskandı bizden. Olsun yine de Türkiye’nin en güzel sonbaharının yaşandığı yörede, geleneksel bir etkinliğe tanık olma şansına sahip oldum.
Seviyorum ben bu memleketi ve sonbaharını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder